7 Şubat 2011 Pazartesi

Topaç Betto


Gossip'in tatlı şişmanı Beth Ditto ilk solo E.P sini yayınladı. Belli yerlerde ismi De Construction olarak da geçen kayıt Gossip'den bildiğimiz dance punk çizgisinden farklı bir kısa albüm. Dört şarkılık E.P'nin dört şarkısı da birbirinden iyi. Albümün prodüktörleri elektronik albüm ikilisi Simian Mobile Disco. Ditto daha önce onların Temporary Pleasure albümlerinde Cruel Intentions şarkısı için vokal yapmıştı. Albüm içinde onların yönlendirdiği çizgide bir electro house albümü denebilir. Ama bir vokalist olarak Betto kendini son derece geliştirmiş, farklı sesini en iyi şekilde bu müziğin hakkını da vererek kotarmış. Mutlaka dinlenilmeli.



13 Aralık 2010 Pazartesi

Mondo Cane


Mike Patton özel adam. Hayatımıza giren en büyük rock vokalistlerinden birisi olmasının yanısıra zamanla yaratıcılık sınırlarını zorlayan projeleriyle dinleyenlerinin kafalarını açan bir adam oldu. Mr. Bungle'la başlayan arayışlarla dolu müziğine başlıca Lovage, Peeping Tom, Tomahawk, Fantomas olmak üzere birbirinden oldukça farklı birçok grup ve müzisyen birliktelikleriyle devam etti. Son solo albümünde de genelde yaptığı işler gibi farklı bir işte daha bulundu. Mondo Cane projesi 50li ve 60 yılların İtalyan pop şarkılarının 65 kişilik bir orkestrayla hazırlanmış Mike Patton yorumlarını barındırıyor. Mondo Cane senfonik bir pop albümü ve bütün şarkılar İtalyanca. İtalyanların Luigi Tenco gibi meşhur şarkıcılarının şarkıların kendi tarzını yansıtarak yorumladığı albüm uzun süre çıkmayı beklese de 2010 da yayınlandı. Mondo Cane ismiyse aslında 70lerde çekilen dünyanın çeşitli yerlerindeki abuk adetleri belgeleyen, soft snuff olarak tanımlabilecek bir İtalyan belgesel serisinden geliyor. Şarkılara Patton'ın eski eşinin İtalyan olması ve uzunca süreler İtalya'da yaşamayı tercih etmesinden kaynaklı bir ilgisi olduğunu düşünmekteyim. Rahatça dinlenebilecek son derece sevimli ve vokal teknikleri açısından oldukça gelişkin albümüyle Mike Patton gene şahane.



Şarkının orjinali olan Luigi Tenco yorumu, hatta kendi kişisel hikayesi de çok ilginç olan büyük vokaliyle Tenco'nun kendisi de şiddetle tavsiye edilir.

Red Snapper


Red Snapper benim için özel bir grup. İlk defa onlarla tanışmam İzmir'de Kıbrıs şehitleri'nde cd satan meşhur kel eleman vasıtasıyla olmuştu. Yazları geldiğimde onlarca cd aldığım bu şahıs "bak bu Red Snapper, şahane grup dinle kesin" demişti o küçük halime. Ben de elimde çoğu bildiğim grupların albümleri olan demetin arasına onun tavsiyesi olan 'Reeled and Skinned'i koyuvermiştim. (Elemanın diğer tavsiyeleri de Plastikman ve Autechre albümleriydi, düşününce o adam büyük adamdı ona çok şey borçluyum) Albüm Red Snapper'ın da ilk toparlama albümüydü ve sanırım aldığım zamandan birkaç sene önce çıkmıştı. İlk dinleyişimden sonra albüme vuruldum. Deli yoğunlukta kontrbas vuruşları, bol bol gitar efektleri, efektif bir saksafon ve son derece net davul vuruşlarıyla daha ilk şarkı Snapper'dan feleğim şaştı. Şarkıda vokal namına sadece 'Snap' diyen bir kadın vardı. O da bu vasıtayla tanıdığım Beth Ortondu. O zamana kadar dinlediğim modern rocktan da öğeler barındırsa da jazz'ın bilmediğim sularında gezen bir müzikti karşımdaki. Keyifle dinlediğim Jamiroquai'dan da Incognito'dan da çok daha karanlık ve çok daha etkili bir soundla karşılaşmıştım. İlerleyen yıllarda grubun albümlerine ancak internet vasıtasıyla ulaşabilip zorlukla edinebildim. Onlar da albüm kaydetmeye devam ettiler ve 3 lp 3 tane de derleme albüm yayınladılar zaman içinde. Her albümde farklı yüzeyler bulunduğunu söyleyebilirim, her zaman kendilerini yenilemeyi başardıklarına ve yaptıkları müziğe kattıkları ruhu sonuna kadar yedirebildiklerine inancım tam. Elektronik altyapılar, trip hop, acid jazz esintileri, bir yandan rock soundu taşıyan düzenlemeler fakat bir yandan da canlı kaydın verdiği jazzy soundları her zaman kaliteliydi. Duygusal ritmi olan sözlü şarkılarda genelde tercih ettikleri Alison David gibi kadın vokaller ve genel sounda uygun sayılabilecek ve bir süre kalıcı üye olarak kullandıkları MC Det'le rap vokallerden de yararlandılar. Uzun yıllar ne dinlersin, en çok kimi seversin sorularına verdiğim cevap olageldiler. 2002de kayıtlarına ve varlıklarına uzunca süre ara verdiler, ta ki 2008 yılına kadar. 2008 de temel üçlü Ali Friend, David Ayers ve Richard Thair birleşme kararı verdiler ve Pale Blue Dot'ı yayınladılar. Daha önce İstanbul'a uğradıklarında kaçırdığım ve bunun için çok üzüldüğüm grup 2010 senesinde İstanbul'a tekrar uğradı ve bu sefer ben bütün benliğimle oradaydım. Benim gibi Red Snapper'ı gerçekten seven insanları görmek çok güzeldi ama ötesinde sahnede bu adamları izlemek benim için hayatımda yaşadığım en özel anlardan birisiydi. Her albüm için ayrı güzellemeler yapabilirim ama yetersiz kalır diye düşünüyorum. Red Snapper çok özel bir kimyaya sahip çok özel bir grup, sonsuza kadar müzik yapsalar sıkılacağımı düşünmüyorum. Ama illa tercih etmek gerekilirse, dinlememiş birisi için tümüyle muhteşem, tek bir boş şarkısı olmayan Our Aim Is To Satisfy'ı tavsiye edebilirim. Dinleyiniz, dinletiniz, çok fazla seviniz..








30 Ağustos 2010 Pazartesi

Tycho


Tycho, San Francisco'lu Scott Hansen'ın idm tarzında eserlerini icra ettiği projesi. 2002'den beri müzik yapıyor ve 2 tane de LPsi var. İkisi de birbirinden kaliteli bu albümler, aynı tracklerin farklı versiyonlarını da barındırsa da son derece başarılı. 'Ghostly' isimli yeni bir uzunçaları 2010'da yayınlamayı planlıyor. Çoklukla Boards of Canada'ya benzetiliyor ama Telefon Tel Aviv ve özellikle Aphex Twin etkisi göze çarpıyor. Aphex Twin'in alemin tanrısı olduğunu düşünürsek Hansen'dan da iyi bir peygamber olur çünkü benzetildiği müziklerin daha iyisini yaptığını düşünmekteyim. Şiddetle tavsiye edilir.



Interpol - Klaxons: Yeniler Yeniler..



Interpol yeni albümden bir single daha yayınladı, klip bile çekti. Şarkı iyi ama çok da beklentilik değil. Albümde daha büyük bombalar yoksa 'sıkıntı var'. Eylül 7de piyasada, belki daha önce internet ortamlarında. Carlos Dengler'in arkasından da atıp tuttular sonraki internet demeçlerinde. Aslında bas çalmak istemiyordu. Interpol'un yaratıcı dünyasından bişey eksilmez falan gibi sözlerle gereği yoktu demeye getirdiler. Ama kalıcı bir basçıya ister istemez ihtiyaç duyacaklardır çünkü grubun soundu için çok önemli bir yer taşıyor. David Pajo'yla da o iş olmaz.



Klaxons'un yeni albümüyse mükemmel. 'Myths of the Near Future'ı çok dinlemiş ve grubu çok beğenen bir insanoğluyum. Ama böyle sağlam geleceklerini ben bile beklemiyodum. Albüm kapağıyla başlamak gerekirse şahane bir tasarım. 'Surfing the Void'ın ilk single'ı ve klibi açılış şarkısı 'Echoes'a çekildi. Bir hayli beklenen bir albüm olduğu için iyi tepkiler aldı. Ama 2. track albümün esas olayı. 'The Same Space' şu zamana kadar ki en işleri. Akılda kalıcılığı ve dinamikliğiyle ikinci single olur diye düşünüyorum. Albümde her şarkı iyi ama en iyiler 'Valley of the Calm Trees', bir önceki albümü en çok hatırlatan 'Flashover', 'Twin Flames' ve son şarkı 'Cypherspeed'. Bir önceki albümdeki aşırı dinamizm biraz kırılmış ama disco-rock denebilecek ritmik şarkılar bir kez daha yer alıyor. Elektronik etki bir nebze olsa da azalmış. Sözler daha iyi, vokaller daha kaliteli, klavyeler sadece synth değil ve çok keyifli. Tempo biraz düşmüş ama vites hiç küçülmemiş. Kendi tarzları dahilinde en iyiler ve rock içinde önemli bir grup olacaklarını ikinci albümde ilk albümün üstüne koyarak yola devam ederek gösteriyorlar. İmajları biraz dallama da olsa bu heriflerde çok iş var.
ccc Klaxons ccc

PEZEVENK BLOGGERA BAK LİNK SİLİYOR. LİNK VEREMEDİK ALBÜME İYİ Mİ!




23 Haziran 2010 Çarşamba

Deftones'ın zirvesi


Deftones müzik yapmaya başladığı zaman itibariyle nu-metal damgası yemişti. Fakat şu bir gerçek ki içinde bulunageldiği akımla her zaman bir farklılık gösteregeldi. Özellikle 2. albümle beraber olgunluk sahibi bir grup olduğunu göstermiş ve 3. albüm White Pony'le 2000lerin başının en iyi gruplarından biri olmuştu. Belki o heyecan, en azından yaptıkları müziğin alımı açısından dağıldı ama Deftones her albümde biraz daha üstüne koyarak yola devam etti. Son albüm 'Diamond Eyes' tam bir olgunluk albümü. Grubun basçısı Chi Cheng 2008'de ciddi bir trafik kazasından sonra komaya girdi ve grup sıkıntılı zamanlar geçirdi. Fakat bu zor zamanların içinden harika bir albüm çıkagelmiş. Diamond Eyes albümü kişisel olarak şu güne kadar duyduğum en iyi iki Deftones şarkısından biri olan (diğeri Change in the house of flies) aynı isimli şarkıyla gümbür gümbür açılıyor. Grup albümden çıkan ikinci klibi de bu şarkıya çekti (İlki Rocket Skates) Özellikle 'You've Seen the Butcher', 'Cmnd-Cntrl' ve 'Sex tape' en iyiler gibi görünse de albümün geneli çok çok iyi. Albümün geneline bakınca şu zamana kadar çıkardıklarının en iyisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. En sevdiğim özelliklerinden birisi de nu metal'in bütün dallamalıklarına rağmen bu adamlar hep sade ve efendiydiler, belki de en iyileri olmalarına rağmen. Chino Moreno da bugün sahnenin en iyi vokallerinden birisi. Chi Cheng de umarım iyileşir.


Skye ve Morcheeba

Morcheeba orjinal kadrosuyla yeni albümünü yayınladı. Orjinal kadrodan kasıt Godfrey kardeşler değil tabi ki, 5 senelik ayrılıktan sonra gruba dönen Skye Edwards. Arada Daisy Martel ve konuk vokalistlerin yer aldığı 2 albüm daha yayınlasa da, Skye'ın billur sesinin eksikliği grupta hissediliyordu. Üstelik ayrılıkları da pek hoş olmamıştı. Albümün ismi 'Blood Like Lemonade'. Bildik Morcheeba soundundan farklı değil ama bir miktar geriye dönüş niteliği taşıyor. Bir kez daha akustik gitarlar, kemanlar yaylılar üstüne oturtulmuş düzgün elektronik düzenlemeler ve scratchlerden de ziyade albümde genel olarak depresif bir hava var. Paul Godfrey de "aslında Big Calm'dan sonra yapmamız gereken albüm buydu, özümüze dönmemiz zorlu yollardan geçerek oldu diyor" Haklı albümün soundu ilk 2 albümü işaret ediyor. İlk single olarak seçilen Even though'un yanında ben en çok Recipe for Disaster'ı ve Avalanches'ı hatırlatan vokalsiz Cut to the chase'i beğendim. Skye'ın dönüşü çok güzel. Bu müziğe en çok onun vokalinin yakıştığı kesin.