9 Mayıs 2010 Pazar

Bloc Party bitik.


Bloc Party "One More Chance" singleından sonra pek ses soluk çıkarmamıştı. Takibi kaçırmışım ben de. Grubun albüm sözleşmeleri bitmiş ve bir yenisini de yapmamışlar. Grup şu an beklemede gibi görünse de üyelerin açıklamalar o defterin kapandığını gösterir nitelikte. Kele Okereke solo albüm hazırlıyormuş, albümün 2010 da çıkması bekleniyor ve ismi "The Boxer". Hadi hayırlısı.









hatta :

Hakkını alamayan albümler - III Euphoria Morning


Soundgarden'ın dönüşünden bahsetmişken aklımda olan bu albümden bahsetmek istedim. Cornell henüz bunalıma girmemişken, Soundgarden'ın yeni dağıldığı zamanlarda ilk solo albümü üzerine çalışmaya başladı. Beraber çalıştığı müzisyenler o zamanlar müzik camiası dışında çok tanınmayan fakat hepsi iyi müzisyenler olan Eleven grubuydu. Alain Johannes ve Natasha Shneider çifti o zamanlar yanlarında Jack Ironsla beraber Eleven ismiyle albüm yayınlamaktaydılar. Johannes daha önce Red Hot Chili Peppers kadrosunun ilk grubu What is this? de çalmıştı, Jack Irons ise zaten Peppers'ın kurucu ekibindeydi fakat Hillel Slovak'ın ölümüyle o da gruptan ayrılmıştı. 99da hazırlanan ve yayınlanana albümün prodüksiyon aşamasında Johannes ve Shneider şarkı yazımı, düzenlemeler, enstrümantasyon ve vokal olarak tamamen içerde bulunmuşlardı. Soundgarden'a kıyasla daha akustik bir altyapıya sahip albüm "Can't change me" şarkısıyla açılıyordu. Klibiyle de ilgi gören şarkı Grammy adaylığı dahi aldı. Cornell'in daha o zamanlardan yapmak istediği fakat kendisine daha sonra kısmet olan Bond filmi müziği yapma hevesi için yaptığı Mission, Mission Impossible'ın soundtrackinde kullanılmıştı. Albümde yaylılar, bolca klavye ve akustik tonlu gitarlar ağırlıktaydı. Eleven'ın aksak fakat tok rock soundu albümde hissediliyordu. Öte yandan Moonchild, Disappearing one, When I'm Down, Steel Rain gibi şarkılar Cornell'in ne kadar iyi bir şarkı yazarı ve ondan da öte inanılmaz bir yorumcu olduğunun ispatıydı. Albümün belki de zirvesi yakın arkadaşı Jeff Buckley'nin ölümü üzerine yazdığı bir yandan hüzün ama bir yandan da güzel bir özlem barındıran şarkısı "Wave Goodbye"dı. Albüm eleştirmenlerce çok beğenilse de satışlar o kadar da iyi gitmedi. Albümün minimal soundu hard rock tandanslı Soundgarden izleyicisinin çok hoşuna gitmemişti. Fakat üzerinden yıllar ve Cornell'in daha sonrasında yaptığı hatalar (Başlı başına Audioslave yanlışı, saçma pop soundlu solo albümler, Timbaland ortaklığı!) göz önüne alınırsa bu mükemmel albümün üzerine gidilmemiş olması dinleyenler açısından büyük kayıp olmuştur diye düşünüyorum. Bu arada Eleven iptal oldu, Johannes ve Shneider Queens of the Stone Age'le, Spinnerette gibi gruplarla çalıştılar ve geçen sene Shneider maalesef kanserden öldü.




Soundgarden da döndü.


Soundgarden'ın orjinal kadrosuyla dönüyor olması muazzam bir olay. Kim Thayil stüdyo müzisyenliği dışında bişey yapmadı, Ben Shephard barlarda şarkı söylüyordu. Chris Cornell'i girdiği orta yaş bunalımından, yaptığı saçma albümden ancak bu kurtarabilirdi. Canlı performans gösteriyor ki adamlar bitmemiş, üstelik de şarkı erken dönem albümlerinden Beyond the Wheel. Şu yandaki gençlik yok tabi ama gene de of ki ne of. Soundgarden is legend.